2022’in ilk röportajı ile karşınızdayız. Uzun yıllardır dergicilik üzerine yaptığı çalışmalarla dikkate çeken Doç. Dr. Ayşe Çatalcalı Ceylan ile başlıyoruz. Ege Üniversitesi Gazetecilik bölümü öğretim üyesi olan Ceylan, dergiler üzerine akademik çalışmalar yapan sayılı isimlerden biri. Yarın dergisi olarak dergicilik çalışmalarına katkı sunan isimleri tanıtmaya ve bu alanda araştırmaya yapmak isteyen adaylara yön göstermeye devam ediyoruz.
Röportaj: Murat Açıkgöz
- Adettendir, kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
25 yıldır Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim elemanıyım. Öğrencilikle birlikte Ege’de toplam 32 yıldır varım. Sayılara bakınca insanın gözü korkuyor, nasıl bu kadar yıl geçmiş gibilerinden. Ama gerek öğrenciliğim döneminden gerekse de hoca olarak öğrencilerim ile Ege’de bulunmaktan mutluyum. Aslen Giritliyim ve İzmirliyim. Ege bölgesinde Hürriyet, Milliyet Gazete Ege gibi gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım, EÜ haber ajansında da istihbarat şefliği yaptım. Genellikle dergi sektörü üzerine akademik çalışmalara yoğunlaştım.
- Özellikle dergilerle olan ilişkiniz nasıl başladı ve şu an hangi aşamada.
Dergicilik alanına yönelme sebebimim, öğrencilerin fakülteden ayrıldıktan sonra iş bulma konusunda çektikleri sıkıntıları görmeme bağlayabiliriz. Yani gazetecilikte iş bulunmayınca sanki mesleğin uygulama alanı yokmuşçasına sıkıntıya düşülüyordu. Özellikle dergi alanında çalışabileceklerine dair kılavuzluk etme ve farkındalık oluşturma isteğimden dolayı gerek dergi oluşturabilme becerilerine katkıda bulunmak gerekse de dergi içinde haberci olabilecekleri yönünde fikir sahibi olmak üzere yıllardır çalışıyorum. Malum yazılı basın denilince sadece akla gazetecilik geliyor ama dergi dünyası ve pazarı da oldukça önemli.
- Dergileri özele alarak yaptığınız çalışmalardan bahsedilir misiniz?
Akademisyen olmadan önce belirli dergilerde çalışmalarım oldu. Şimdi ise, kurumsal bir yapıda çalıştığım için özel alanda sadece dergi danışmanlıkları yaptım diyebilirim. Ancak öğrencilerimin yıllar içinde kendilerine ait dergi oluşturduklarını veya kurumlarda çalıştıkların görünce, davetler üzerine yazılar yazdım. Şunu da eklemeliyim. Özellikle geleneksel yazılı dergilerin artık dijital alana evrilmesi ile alanımı dijital farkındalıklarla ders kapsamına ve atölyelerine yönlendirdim diyebilirim. Alana dair, bir kitabım ve makale, bildiri vb. çalışmalarım bulunuyor.
- Bu alanda çalışırken ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Dergiciliğin akademik boyutu hakkında bilgi alabilir miyiz?
Dergicilik alanı, kendi üniversitemde “dergicilik, dergi haberciliği, dergi tasarımı, elektronik dergicilik, sağlık dergileri” gibi pek çok ders ile lisans ve yüksek lisans ve doktora düzeyinde destekleniyor. Ancak dergi alanı, gazetecilik gibi birçok üniversitede dersler açısından genişletilerek ele alınmıyor ve bu alana nitelikli eleman yetiştirme bilincinin tam oturmadığı da söylenebilir. Akademik alanda da dergi sektöründe de anlaşılamamış bir yapı olarak görüyorum. Dijital dünyada genişleyen bir alan olarak dergi sektörünün akademik boyutunun da büyümesini umuyorum
- Dergi çıkarmak isteyen ya da derginin mutfağında bulunmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?
Şu anki gençlerimiz, yazılı basın hali giderek dijitale dönen bir dergi sektörü ile karşı karşıyalar. Dergiciliğin; dijital platformlarda sadece dijital, yazılı basın materyali hali ile paralel ve internet sayfaları ile web oluşumlar ve blog oluşumlar ile kurulan üç şekli şu an işler durumda. Haber üretim süreçleri de elbette dijital gelişmelerden payını alarak farklılaşıyor. Öğrencilere tavsiyem, donanımlarını artırmalarıdır. Zira artık bir gazeteciden, sadece haber ve fotoğrafı ile haber yazımını gerçekleştirmesi beklenmiyor. Ürettikleri haberin yayılabilirliliği, derinleştirilebilirliği, sürdürülebilirliliği (dizisellik) vb. pek çok aşamada becerikli, video tekniklerinde başarılı vb. özellikleri de katmaları gerekiyor. Zaten mesleğimizde, çalışkan, meraklı ve iddialı olmak temel istenen unsurlar. Her mesleğin farklı zorlukları olsa da, ara bir bilim olarak mesleğimize başka mesleklerden geçişler olabiliyor ve bu da rekabeti artırıyor. Dolayısıyla meslek içinde ve derginin mutfağında yer alabilecek donanımlar için atölyelerden faydalanmalı, staj olanaklarını doğru değerlendirmeli ve her çalışmanın bir zaman sonra onlara fayda katacağına inanmalarını bekliyorum.
- Türkiye’deki dergiciliğin geldiği durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Bence, dijital alanı tanımayan birçok dergi şu an düşmüş oldukları satış kayıplarından daha zor duruma düşebilirler. Zira Avrupa transmedya gazeteciliğinin yürütülmesi aşamasına geldi. Anlatılar, yeni medya üzerinde habercilik anlamında değişti. Yani haberlerin sadece yazılı alanda kalması, yayılamaması vb. unsurlar çoktan geçti. O dönemde medya kuruluşları bilgi olarak ne verilirse onu okuyorlar, biliyorlardı. Bilginin gücü medyanın elindeydi. Artık dijital yollar ile okuyucunun takipçi kılındığı ve belirli platformların ve kurumsal kimlikteki web sitelerinin önemsendiği bir konuma geldi. Medya gücünü dağıtmak zorunda kaldı, artık tüketici/takipçi/okuyucu olarak gördüğü hedef kitleyi kendine çekmek ve yakalamak zorundadır. Özellikle yerel dergilerin, yeni medyanın şemsiyesinde ve sosyal medyanın dağıtımında acil olarak yerini alması ve çalışmalarını arşivleyebilen, saklayabilen, ara motorlarında haberlerini üst sıraya taşıyabilen özellikleri ile kendini kanıtlaması gerekiyor. Yoksa bir zaman sonra dijitalde bile başarılı olamamış her meslek, web çöplüğü içinde takipçilerini de kaybedip yok olacaktır.
- Dergilerin her geçen gün okur kaybetmesini ve daha az okunmasını neye bağlıyorsunuz?
Elbette yanıta farklı açılardan bakılabilir ama ekonomik ve sosyolojik yönünün en önemlileri olduğunu düşünüyorum. Ekonomik açıdan dalgalanan kurlar ve yansıyan etkileri ile; kağıt fiyatlarının artması, reklam gelirlerinin azalması, matbaa personel giderleri ve dağıtımın vb. dergilerin büyük sorunu olduğunu biliyoruz. Okuyucu yüksek fiyatlı dergilerle karşılaşınca ve bunun alternatifi olarak dijital alanda daha uygun fiyatlı abonelikler hatta dergi keyfini verebilen bloglara yönelebiliyorlar. Sosyolojik açıdan da artık kuşak farkının yani bahsedilen Z ve alfa kuşağı gençlerinin dijital alanda dergileri takip ettiğini görebiliyoruz. Bu durumda okur kaybı bir yandan yazılı halde bulunan dergilerde olurken, dijital alanda belirli platformlarla okunur kılınan dergilere yönelerek telafi ediliyor denilebilir. Ancak daha az okunması ya da eski tirajların yakalanamaması dersek; gençlerin tercihlerinin uzun soluklu okunabilen basın üzerine olmadığıdır. Artık görsel, işitsel, videolar ve artırılmış gerçeklikler üzerinden okunan pek çok bilgi ile karşı karşıya olan bir okuyucu/takipçi oluşmuş durumda.
- Dergiler, tekrar ‘hür tefekkürün kalesi’ne dönüşebilir mi? 70-80-90’lardaki itibarına dönüşü mümkün mü?
Medyayı nasıl kullanmak istediğiniz sizlere kalmıştır değil mi? Hani güçten bahsederiz ya. Cemil Meriç’in hür tefekkürün kalesi olarak dergileri nitelediğini hatırlıyorum ancak şu noktaya dikkat çekmek isterim; artık kalenin içini besleyen fikir ile gençlere seslenmek için onları gerçekten doğru şekilde yakalamayı da bilmek gerekiyor. Bunun için belki dergi, hedef kitlesinin temel özelliklerini teknoloji ile birleştirilmiş olanaklar sunarak yakalamalı. Eskiden bilginin ve gücün sahibi dergiler olarak aktif ve sunulmuş bilgiyi alan pasif okuyucuya ulaşılıyordu. Şimdi bilgi dağıldı, okuyucuyu toplayabilmek hatta derginize sadakat ile bağlanabilmesini sağlamak için de uğraşmak gerekli. Okuyucu aktif olunca, bilginin gücünü kendileri de yönlendirebiliyorlar. Neticede dergilerin itibarlı günlerini yakalayabilmeleri ve mevcut saygınlıklarını devam ettirebilmeleri ve mevcut saygınlığın geliştirilmesi iç
in okuyucuları olan hedef kitlenin gözünden derginin bulunduğu konumu da doğru tahlil etmesi önemli.- Son olarak, ifade etmek istediğiniz bir husus var mıdır?
Alanıma dair bir perspektif ile son bir söz iletmek isterim; medya sektörüne işgücü sağlayan gençler için, özellikle akademik dünyanın da dergi alanını desteklemesini bekliyorum. Yazılı basın denilince gazete ve dergi olarak başlıca iki yönün olduğu ve dolayısıyla tıpkı gazeteler gibi siyaset, ekonomi, işletmeci, pazarlama, reklam, fotoğraf, haber dili vb. ve stratejileri üzerine yazılan her akademik çalışmanın dergi sektörüne de yönlendirilmesi gerektiğini vurguluyorum. Teşekkür ederim.