“Benim ölçülerime göre Barış Manço birinci sınıf ülkücüydü zaten. Biz ikinci sınıftık”
Türkiye’de politik müzik tarihi açısından özellikle 1970’ler ayrı önem taşıyor. 1960’ların sonuna doğru müzikal arayışını hızlandırarak yeni bir ses evreni biçiminde belirmeye başlayan Anadolu Pop akımının giderek sol bir söyleme evrilmesi, 70’lerin ikinci yarısından sonra siyasal şiddet pratiğinin sokaklarda belirleyici olmaya başlaması ve yaşanan ölümler karşısında müziğin tematik etkilenmeler taşımasıyla beraber, hızlanan göç dalgası ardından geleneksel mekanından koparak kente taşınan ozanın kimliğinde yaşanan politikleşme, 1970’lerin müzik tarihi açısından dikkate değer gelişmelerdi. 1980 öncesi Türkiye’nin en etkili gençlik örgütlenmesinden birisi olan Ülkü Ocakları’nın bütün bu yaşanan müzikal gelişmeler karşısındaki tutumu hiçbir zaman gün yüzüne çıkartılmadı. Oysa TÖMFED (Töre Müzik Folklor Eğitim Derneği) adı verilen ve Ülkü Ocakları’na bağlı olarak çalışan bir kurum 70’lerde ülkücü hareketin sanat üretimi açısından çok özgün bir yere sahip. Özellikle o yıllarda üretilen “Kanımız Aksa Da Zafer İslam’ın” ve ardından çıkartılan “Ülkü Yolu” isimli iki kasetin, gençliğini 1970’lerde ülkücü olarak yaşamış kuşak üzerinde çok derin etkiler bıraktığını söyleyebiliriz. Gazi Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı hocalarından Muzaffer Şenduran o yıllarda TÖMFED’in etkin biçimde organize ettiği sanatsal etkinliklerin (başta konserler olmak üzere) şekillenmesinde rol alan önemli bir isim.
Muzaffer Şenduran hoca ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi sayesinde Ülkü Ocakları’nın 1970’lerde ortaya koymaya çalıştığı sanatsal performansın gün yüzüne çıkmasına çabaladık. Benim gibi sizler de mesela İbrahim Tatlıses’in 1979 yılında Erzurum Ülkü Ocakları’nın gecesine katıldığını, Aşık Mahzuni Şerif’in ülkücülerin organize ettiği türkü gecelerine götürüldüğünü, Devlet Tiyatroları’nın en önemli hocalarının “Kürşat İhtilali” isimli oyunu yönettiğini, “Kanımız Aksa Da Zafer İslam’ın” kasetinde yer alan isimlerin çoğunun günümüz akademya, sanat ve edebiyat çevrelerinin meşhur isimleri olduğunu öğrendiğiniz zaman şaşıracaksınız.
Hoca ile söyleşimiz 16.12.2017 tarihinde Gazi Ün. Türk Müziği Konservatuvarı’ndaki odasında gerçekleştirildi. Kendisi ile irtibat kurmamı sağlayan ve söyleşi boyunca bize eşlik eden muhterem Mahir Damatlar ağabeye ve sevgili Abdullah Çevik’e teşekkür ediyorum. Ve tabi ki kıymetli zamanlarını ayırarak ülkücü hareket açısından 1970’lerin bu hiç gün yüzüne çıkmayan sanat pratiğini tarihe not düşmemize imkan aralayan Muzaffer Şenduran hocaya da müteşekkir olduğumuzu belirteyim. (Bu arada Ülkücü Müzik meselesi ile ilgili olarak görsel arşivini bana açan yazar Metin Turhan’ı da teşekkür ile burada anmak isterim).
Söyleşiye oldukça hazırlıklı gittim. Elimde 1970’li yıllarda ülkücü camia ile irtibatlı biçimde yayınlanan plakların fotoğrafları vardı. Türk caz müziğinin ve hatta pop müziğinin kilometre taşlarından sayılan İlham Gencer tarafından o yıllarda yayınlanmış ve üzerinde “bozkurt” amblemi olan “Hakikat Bağı” plağı bunların başında geliyordu. Yine “Ülkücü Gençlik Korosu” tarafından okunduğu not düşülen ve üzerinde Ali Şenozan ismi yazan “Bozkurtlar Marşı”, Genç Ozan/Abdullah Kılıç’ın “Kuklacı Marks” ve “Biz Ülkücü Gençleriz”, Hilmi Şahballı’nın “1071 Malazgirt Marşı” plaklarını da sayabilirim. Bu plaklar Ülkü Plak ve Bozkurt Plak etiketi ile yayınlanmışlardı. Söyleşiye bu materyalleri Muzaffer Şenduran hocaya göstererek başladım…
Röportajın tamamı Yarın Dergisi 4. Sayısında. Satın almak için tıklayınız